Büyülü Aynadaki Peri
Uzak bir diyarda, gökyüzüne en yakın dağların zirvesinde, Ayışığı Ormanı adında gizemli bir yer varmış. Bu ormanın içinde sadece perilerin bildiği, insan gözünden saklı bir Kristal Vadisi uzanırmış. Vadinin tam ortasında, yıllar önce gökten düşen bir yıldızdan yapılmış Büyülü Ayna dururmuş. Bu ayna, bakanın yalnızca dışını değil, içindeki en derin duyguları da gösterirmiş.
Bu aynayı koruma görevi, cesur ve yumuşak kalpli bir peri olan Mirna’ya verilmiş. Mirna, günlerini ormandaki canlılara yardım ederrek, çiçeklerle konuşarak ve aynanın üzerindeki sihri tazeleyerek geçirirmiş. Aynanın ışığı ne kadar parlaksa, ormanın neşesi de o kadar büyük olurmuş.
Ama bir gün, aynanın ışığı sönmeye başlamış. Önce hafifçe solmuş, sonra da kararmaya yüz tutmuş. Ne çiçekler açmış, ne de kuşlar şarkı söylemiş o sabah. Orman sessizliğe gömülmüş.
Mirna, aynanın başına geçmiş ve gözlerini içine dikmiş. Ama kendi yansımasından çok daha fazlasını görmüş: Karanlık bir sisin içinde saklanan, gözleri parlayan yabancı bir figür. Bu, uzun yıllar önce periler diyarından sürgün edilen gölge perisi Serna’ymış. Serna, kalbindeki kıskanclık yüzünden karanlık büyülere yönelmiş ve sonunda perilerden uzaklaştırılmış.
Serna, ayna aracılığıyla yeniden peri diyarına sızmak ve içlerinde sakladıkları en karanlık yönleri ortaya çıkararak, dostluğu ve neşeyi yok etmek istiyormuş. Aynayı kirletmiş ve onun gücünü kendi kötücül büyüsüne bağlamış.
Mirna, bunu durdurmak için tek başına bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş. Yolculuğu boyunca Rüzgâr Tepesi’nde yaşayan bilge baykuş Anvior’dan akıl almış, Sessiz Gölet’te içindeki korkularla yüzleşmiş ve Alevli Kanyonda cesaretini sınamış. Her durakta, kalbindeki sevgi ve umutla büyüyen bir ışık taşımış içinde.

Sonunda Serna’yla, aynanın gerçek dünyayla bağlandığı Yansıma Geçidi‘nde karşılaşmış. Serna, Mirna’ya yaklaşmış ve sormuş:
“Neden hâlâ inatla sevgiyle yaklaşıyorsun? Onlar seni yalnız bıraktığında bile…”
Mirna, yüreğindeki ışığı saklamadan yanıtlamış:
“Çünkü sevgi kolay terk edilecek bir şey değil. Karanlık ne kadar güçlense de, bir tek mum bile o karanlığı delmeye yeter.”
Bu sözlerle birlikte, Mirna kalbindeki ışığı aynaya yönlendirmiş. Ayna birden parlamış, içindeki gölgeleri sarmalayan bir huzme yayılmış. Serna, ilk defa kendi içini görmüş: yalnızlık, öfke ve özlem. Gözleri dolmuş. O da bir zamanlar neşeli bir periydi ama anlaşılmamıştı.
Aynanın ışığı Serna’nın kalbine de ulaşmış. Karanlık büyü çözülmüş ve ayna yeniden saf hale gelmiş. Serna artık eski hâlinden farklıymış; yalnızca affedilmiş değil, kendini affetmiş bir periymiş.
Mirna onu elinden tutarak peri köyüne götürmüş. İlk başta herkes şaşırmış ama Serna’nın içindeki değişimi görünce, ona bir şans daha vermişler. O günden sonra, Büyülü Ayna, yalnızca kalpteki iyiliği değil, karanlığın içinden geçip aydınlığa ulaşan cesareti de yansıtmaya başlamış.
Ve Mirna, yalnızca aynanın değil, tüm peri halkının kalbindeki ışığın koruyucusu olmuş…