Trendler

Gökkuşağı ve Minik Kaplumbağa Masalı

Bir varmış, bir yokmuş. Uçsuz bucaksız yemyeşil bir ormanın kıyısında, çimenler arasında minicik bir kaplumbağa yaşarmış. Adı Mino‘ymuş. Mino her gün yavaş yavaş yürür, çiçekleri koklar, uğurböcekleriyle konuşurmuş. Ama Mino’nun en çok sevdiği şey, yağmurdan sonra gökyüzünde beliren gökkuşağını izlemekmiş.

Bir gün yağmur durmuş, güneş parlamış ve gökyüzünde kocaman bir gökkuşağı belirivermiş. Mino gözlerini kocaman açmış, gökkuşağının parlak renklerine bakarken kendi kendine şöyle demiş:

“Bu gökkuşağının sonuna gitmek istiyorum! Kim bilir, belki sonunda bir hazine ya da büyülü bir şey vardır!”

Annesi ona seslenmiş:
“Mino, gökkuşağı uzaklarda olur. Yol uzun ve zordur.”

Ama Mino kararlıymış:
“Ben büyüyeceğim ve öğreneceğim. Hem her adımda yeni şeyler göreceğim!”

Ve böylece minik Mino sırtındaki minik kabuğuyla yola çıkmış. Önce ormanı geçmiş. Uzun ağaçların gölgeleri altında sincaplarla tanışmış, onlardan ceviz toplamayı öğrenmiş. Bir baykuş ona geceyle gündüz arasındaki farkı anlatmış. Mino kulak kesilmiş, her söyleneni dikkatle dinlemiş.

Sonra deniz kıyısına ulaşmış. Gökkuşağı hâlâ gökyüzünde duruyormuş ama çok çok uzaktaymış. Mino, kumların üstünde yürürken yengeçlerle karşılaşmış. Onlardan denizdeki canlıların ne kadar farklı olduğunu öğrenmiş. Bir deniz kaplumbağası, ona yüzmenin inceliklerini öğretmiş. Mino birazcık korksa da suya atlamış ve yüzmeyi öğrenmiş.

“Başaramam sandım ama öğrendim!” demiş kendi kendine.

Ardından dağlar çıkmış karşısına. Mino’nun bacakları yorulmuş ama durmamış. Dağın eteklerinde bir keçi ona yüksekteki temiz havanın nasıl iyi geldiğini anlatmış. Mino orada bir çobanla tanışmış. Çoban ona sabretmenin ve dikkatli olmanın önemini öğretmiş.

Günler geçmiş, Mino artık çok şey öğrenmiş. Sabırla, azimle yürümeyi, doğayı dinlemeyi ve korkularıyla nasıl baş edeceğini anlamış. Gökkuşağının sonuna ulaştığında orada ne bir hazine ne de altınlar varmış. Ama gökyüzü çok daha berrak, kalbi ise çok daha zenginmiş.

Orada, dağın zirvesinde gökkuşağının içinden bir ışık parlamış. O ışığın içinden minik bir peri çıkmış. Peri Mino’ya gülümseyerek şöyle demiş:

“Sen, gerçek bir keşif yaptın Mino. Cesaret, sabır ve öğrenme arzusu… Bunlar en değerli hazineler!”

Mino gülümsemiş. Artık dönme vakti gelmişti. Ama bu kez dönerken sadece küçük bir kaplumbağa değil, bilgili ve cesur bir gezginmiş. Ormana döndüğünde arkadaşlarına gördüklerini anlatmış, öğrendiklerini paylaşmış. Küçük hayvanlar artık ona sadece “Mino” değil, “Bilge Mino” diyorlarmış.

Ve o günden sonra ne zaman gökyüzünde bir gökkuşağı belirse, bütün hayvanlar Mino’nun masalını hatırlarmış: Cesaretle yola çıkanlar, sonunda kendilerini bulurlar.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu