Deli Dumrul’un Dersi
Bir zamanlar geniş Oğuz diyarında, herkesin adını bildiği bir yiğit yaşarmış: Deli Dumrul.
O kadar güçlüymüş ki, kimseyle yarışmaya cesaret edemezmiş. Atı rüzgâr gibi koşar, sesi dağlardan yankılanırmış. Ama ne yazık ki Dumrul’un gücüyle birlikte kibri de büyümüş.
Bir gün kuru bir dere yatağının kenarına bir köprü yaptırmış. Dereye su akmasa da Dumrul o köprüden geçenlerden para almaya başlamış. “Benim köprümden geçmek isteyen bana altın versin, geçmek istemeyen de dövüşsün!” dermiş. İnsanlar korkularından itiraz edemezmiş.
Ölümle Karşılaşma
Bir gün Dumrul’un köprüsünden bir genç geçmiş. Genç, o anda oracıkta ölmüş. Deli Dumrul şaşırmış, çevresindekilere sormuş:
“Kim aldı bu gencin canını?”
“Azrail aldı.” demişler.
Deli Dumrul öfkeden köpürmüş:
“Kimmiş bu Azrail? Gelsin de bir benimle dövüşsün! Kimseyi benden habersiz öldüremez!”
Bu sözleri duyan Tanrı, Deli Dumrul’un küstahlığına kızmış. Azrail’e, “Git, onun canını al.” demiş.
Azrail insan şekline girip Dumrul’un karşısına çıkmış. Dumrul önce anlamamış ama kısa süre sonra kiminle karşı karşıya olduğunu fark etmiş. Korkudan titremiş, dizlerinin bağı çözülmüş.
“Dur! Ne olur canımı alma, ben hata ettim!” diye yalvarmış.
Tövbe ve Merhamet
Azrail, Tanrı’nın emrini iletmiş:
“Tanrı seni affetmez ama eğer senin yerine canını vermek isteyen biri olursa, ömrün bağışlanacak.”
Deli Dumrul hemen koşarak annesinin yanına gitmiş.
“Anneciğim, Azrail canımı almaya geldi. Benim yerime sen canını verir misin?”
Annesi üzülerek başını eğmiş: “Evlat, herkes kendi canını taşır. Ben sana can veremem.”
Dumrul bu kez babasının yanına gitmiş.
“Baba, ben hata ettim. Benim yerime sen canını verir misin?”
Babası da gözleri dolarak, “Oğlum, her can bir kez verilir, senin yerine veremem.” demiş.
Sonunda Deli Dumrul umutsuzca evine dönmüş. Karısı onu görünce hemen ne olduğunu anlamış.
“Ne oldu sana böyle, neden solgunsun?” diye sormuş.
Dumrul olanları anlatmış. Kadın hiç düşünmeden cevap vermiş:
“Sen benim eşimsin, senin olmadığın bir dünyada yaşamak istemem. Canım feda olsun, Azrail gelsin, canımı alsın.”
Gerçek Sevgi ve Affediliş
Bu sözleri duyan Deli Dumrul’un gözlerinden yaşlar süzülmüş.
“Hayır, olmaz! Benim yüzümden sen ölmemelisin!” demiş.
Tam o sırada gök gürlemiş, rüzgâr esmiş ve Azrail yeniden belirmiş.
Tanrı, onların bu haline bakmış ve merhamete gelmiş:
“Ey Dumrul! Senin karın büyük sevgiyle canını vermek istedi. Böyle saf bir yürek gördükten sonra ikinizi de bağışlıyorum. Her birinize yüz kırk yıl ömür verdim.”
O günden sonra Deli Dumrul artık deli değil, bilge Dumrul olmuş.
Köprüsünü herkese açık bırakmış, kimseye zarar vermemiş.
İnsanlara alçakgönüllülüğü, şükrü ve sevgiyi öğretmiş.
Dede Korkut masalını şöyle bitirmiş:
“Güç ve zenginlik geçicidir, ama sevgi ve merhamet insanı ölümsüz kılar.”